Tom düşünceli olmaya çalıştı.
- Tom tried to be tactful.
Tom'un düşünceli olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is tactful.
Aklında ne olduğunu her zaman söylemek zorunda değilsin; bazen ortama göre davranma tarafsızlığı bastırır.
- You don't always have to say what's on your mind; sometimes tact trumps candor.
Önerisini çok nazik biçimde yaptı.
- He made his suggestion very tactfully.
Taktiklerimizi değiştirmek zorunda kaldık.
- We were forced to change our tactics.
Onun taktiklerini anlamadığıma inanmadı.
- She did not believe that I understood her tactics.
Futbol yöneticisi ayrıntılı bir yeni taktik denedi, ancak başarıya ulaşmadı.
- The football manager tried an elaborate new tactic but it didn't come off.
He approached the main subject delicately.