tabut

listen to the pronunciation of tabut
التركية - الإنجليزية
coffin

If you hit the coffin, you'll wake up the dead person. - Eğer tabuta vurursan ölü kişiyi uyandırırsın.

Tonight, a coffin will be our wedding bed. - Bu gece, bir tabut bizim düğün yatağımız olacak.

egg crate
coffin (for a corpse)
bier
{i} casket
pall
tabut sehpası
bier
tabut taşıyıcı
bearer
tabut örtüsü
shroud
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Hz. Musa Aleyhisselâm'a inen evâmir-i aşerenin konulduğu sandık
(Osmanlı Dönemi) Ölü nakline mahsus sandık
(Osmanlı Dönemi) Dönüp dolaşıp gelinecek merci-i küll
(Osmanlı Dönemi) Su kovası
(Osmanlı Dönemi) (C.: Tevâbit) Sandık
İçine yumurta konan uzun sandık
(Osmanlı Dönemi) ölen birisini mezara kadar taşımak için kullanılan dört kulplu tahta sandık
Ölünün camiye veya mezarlığa götürülürken içine konulduğu sandık, sal: "Eskiden tabutlar arkasında para ile tutulmuş ağlayıcılar giderdi."- F. R. Atay. İçine yumurta konan uzun sandık
Ölünün mezarlığa götürülürken içine konulduğu sandık, sal
sal
imamkayığı
(Osmanlı Dönemi) SEFT
tabut
المفضلات