Tom has trouble with his walking boots. He has blisters on the sole of one foot.
- Tom'un yürüyüş botlarıyla sorunu var. Bir ayağının tabanında kabarcıklar var.
All this walking is killing the soles of my feet and my toes. I wonder if I have the right size shoes.
- Bütün bu yürüme ayaklarımın tabanlarını ve ayak parmaklarımı mahvediyor. Doğru ölçüde ayakkabılar alıp almadığımı merak ediyorum.
Tom stole second base.
- Tom ikinci tabanı çaldı.
Many biometric systems are based on the fingerprint scanner.
- Birçok biyometrik sistem parmak izi tarayıcısı tabanlıdır.
There's a large carpet on the floor.
- Tabanda büyük bir halı var.
Although most islands in the ocean have been mapped, the ocean floor is generally unknown.
- Okyanusta çoğu ada haritalanmış olmasına rağmen, okyanus tabanı genellikle bilinmemektedir.
We haven't yet hit bottom.
- Henüz tabana vurmadık.
Once I opened my eyes again, Amina was staring at me through the bottom of her beer glass.
- Gözlerimi tekrar açar açmaz, Amina bira bardağının tabanından bana bakıyordu.
They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas.
- Onlar en yüksek dağlara tırmanıp denizlerin tabanında yürüdüler.
When the thief heard the dog bark, he took to his heels.
- Hırsız, köpek havlamasını duyunca tabanları yağladı.
He took to his heels when he saw a policeman.
- O bir polis gördüğünde tabanları yağladı.