Michael broke the dishes.
- Michael tabakları kırdı.
Tom usually lets dirty dishes pile up for a week, then he washes them.
- Tom genellikle kirli tabakları bir hafta kadar biriktirir, sonra onları yıkar.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
The only thing on the table that I normally wouldn't eat is that stuff on the yellow plate.
- Normal olarak yemediğim masadaki tek şey sarı tabaktaki şeydir.
The breakfast dishes were still in the sink.
- Sabah kahvaltısı tabakları hâlâ lavabonun içerisindeydi.
Glasses and dishes were broken.
- Bardaklar ve tabaklar kırıldı.
Do you want to use a platter or a tray?
- Tabak mı yoksa tepsi mi kullanmak istiyorsun?
The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.