taşmak

listen to the pronunciation of taşmak
التركية - الإنجليزية
overflow
brim over
pour forth
slop over
flooding
(for something) to project or extend over the edge of or edges of (something)
run over
well over
to lose one's patience; to blow one's stack; to give vent to one's excitement
pour out
gush
boil over
swim
spill over
to overflow, run over; (for a river) to overflow its banks; (for a crowd) to spill over (into) (a place)
to overflow, to flood; to boil over, to run over; to lose one's patience
flow
swell
get over
overbrim
bubbling over
effuse
spill
bubble
flood
slop
cascade
bubble over
fill up
exuberate
beetle
taş
stone

Languages are not carved in stone. Languages live through all of us. - Diller taşa kazınmamıştır. Diller hepimizin sayesinde yaşar.

Kill two birds with one stone. - Tek bir taşla iki kuş öldür.

taşma
overflowing

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

taşma
overflow

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

taş
rock

Tom knows better than to throw rocks at the other children. - Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.

The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall. - Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.

dolup taşmak
swarm
taş
{i} dig

The prisoner of war bore himself with great dignity. - Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

dolup taşmak
to swarm with sb/sth
taş
playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
taş
stone, gem (in a piece of jewelry)
taş
(a) stone; (a) rock
taş
{i} flint

The landscape was cold and sharp as flint. - Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.

taş
slang money, dough, rocks
taş
(Askeri) rubble stone
taş
precious stone

Tom stole a precious stone and pawned it. - Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.

The diamond is a precious stone. - Elmas kıymetli bir taştır.

taş
quip
taş
piece

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

taş
turbulence
taşma
(Sinema) ghost image
taşma
owerflow
taşma
(Bilgisayar) overrun
taşma
spill
taşma
overlap
taşma
brim
taşma
overspill
taşma
outflow
taşma
spillover
taş
{f} overflowing

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

He wasn't exactly overflowing with enthusiasm. - O tam olarak coşku nedeniyle taşan biri değildi.

taş
concretion
taş
{f} flooding

The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt. - Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.

taş
(Askeri) rubble
taş
{f} flood

The market was flooded with foreign goods. - Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.

Every spring the river floods here. - Her İlkbaharda nehir burada taşar.

taş
{f} bubbling over
taş
brim over
taş
bubble over
taş
{f} flooded

The market was flooded with foreign goods. - Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.

The rivers were flooded by the heavy rain. - Irmaklar yoğun yağış yüzünden taştı.

taş
{f} brim
taş
scale
taş
{f} well over
taş
masonry
taş
{f} overflow

He wasn't exactly overflowing with enthusiasm. - O tam olarak coşku nedeniyle taşan biri değildi.

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

taşma
{i} brimming
taşma
{i} flooding
taşma
{i} well over
taşma
effusion
taşma
{i} bubbling over
Taş
(Tıp) lapis
dolup taşmak
seethe
dolup taşmak
overflow
dışına taşmak
overflow
sabrı taşmak
(one's patience) to be exhausted
sabrı taşmak
loose one's patience
sabırı taşmak/tükenmek
for one's patience to come to an end
taş
stone, rock, made of stone or rock
taş
jibe
taş
lapidary
taş
stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
taş
gibe; allusion
taş
small stones and pebbles; jeer
taş
dig, barbed allusion
taş
gem; gravel
taş
innuendo
taş
med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
taş
fixed but vacant (stare)
taş
(dama) piece
taş
{i} gem

Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby. - Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.

Rubies are one of most beautiful gems in the world. - Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.

taş
{i} allusion
taş
stony
taş
tile
taş
brimming
taş
{i} gibe
taş
pavement
taş
{i} hit

Tom threw a rock at Mary, but it didn't hit her. - Tom Mary'ye bir taş attı ama bu onu incitmedi.

A stone hit him on the head. - Kafasına bir taş çarptı.

taş
{i} jeer
taş
brick
taşma
ebullition
taşma
overflow, effusion
taşma
outpour
taşma
gush
taşma
outburst
taşma
surge
taşma
protrusion
taşma
outpouring
taşma
(Nükleer Bilimler) overrange
التركية - التركية
Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak
Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak: "Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı."- H. Taner
Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak
Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplamak
İnsan, nesne vb. çokça bulunmak, sayısı artmak
çokça bulunmak, sayısı artmak
Bulunduğu yüzeyden geniş gelerek kenarları aşmak
Bir yere veya şeye sığmamak: "Kasketinden taşmış siyah saçları yakına gelince çok kırçıllaştı."- S. F. Abasıyanık. Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak: "Acaba bizim taşıp köpürmelerimizi pek çocukça mı bulmuştu?"- Y. K. Karaosmanoğlu. İnsan, nesne vb
Yatağından çıkarak çevresini kaplamak
Taş
(Osmanlı Dönemi) VAKA'
Taş
(Hukuk) SENG
Taş
(Osmanlı Dönemi) SİLAM
taş
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
taş
Tavla pulu
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme: "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu."- S. F. Abasıyanık
taş
Taştan yapılmış, taştan oluşmuş
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme: "Ertesi günü kaldırıp Karacaahmet'e gömdüler, bir taş diken olmadı."- M. Ş. Esendal
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Dama, domino gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
taş
Alaylı halk şiiri
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
taş
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
taş
Birine dokunsun diye söylenen söz
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme
taşma
Taşmak işi
taşma
Yatağından çıkarak çevresini kaplama
taşma
Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama
taşmak
المفضلات