I bear him no malice.
- Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
- Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
Tom wants to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istiyor.
She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
People carried their own weight then.
- İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.