taşınma

listen to the pronunciation of taşınma
التركية - الإنجليزية
flit
remove
move

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

Tom helped me to move. - Tom taşınmama yardım etti.

moving

Tom considered moving to Boston, but decided against it. - Tom Boston'a taşınmayı düşündü ama aleyhte karar verdi.

Do you plan on moving? - Taşınmayı planlıyor musunuz?

mobilization
removal
transfer
transportation
taşınmak
move

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

I have to move to Boston. - Boston'a taşınmak zorundayım.

taşınma günü
moving day
taşınmak
{f} relocate

Tom wishes to relocate. - Tom taşınmak istiyor.

taşı
{f} bear

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

Will the ice bear our weight? - Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?

taşı
convey

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

taşınmak
move house
taşınmak
move in

Tom wants to move into a bigger house. - Tom daha büyük bir eve taşınmak istiyor.

Tom's bound to need help to move into his new apartment. - Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.

yeni eve taşınma partisi
housewarming party
taşı
(Bilgisayar) move

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Tom said that he wanted to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

taşınmak
migrate
taşınmak
carried

Small children like to be carried. - Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.

taşınmak
move into

Tom wants to move into a bigger house. - Tom daha büyük bir eve taşınmak istiyor.

Tom's bound to need help to move into his new apartment. - Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.

taşı
{f} carrying

Tom is carrying a violin under his arm. - Tom kolunun altında keman taşıyor.

She was carrying the baby on her back. - Bebeği sırtında taşıyordu.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
{f} transfer

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
carry

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşınmak
move to

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

I have to move to Boston. - Boston'a taşınmak zorundayım.

taşınmak
transfer
Taşınmak
move away
başka eve taşınma
flit
düşünüp taşınma
chew
düşünüp taşınma
cogitation
düşünüp taşınma
calculation
taşı
carried

She carried that habit to her grave. - O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

People carried their own weight then. - İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.

taşı
ferry

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

taşınmak
to be carried, to be transported; to move (out), to move (to); to move (in)
taşınmak
to be constantly coming and going to (a place)
taşınmak
to move (to), remove (to) (a new place of residence or business)
taşınmak
(for a weight, a load) to be borne, be supported
taşınmak
to be carried (to), be transported (to)
taşınmak
flit
taşınmak
to be carried (on one's person)
taşınmak
remove
taşınmak
move out

Tom has to move out of his apartment by the end of the month. - Tom ayın sonuna kadar apartman dairesinden taşınmak zorunda.

Liisa decided that Markku had to move out. - Liisa Markku'nun taşınmak zorunda olduğuna karar verdi.

taşınmak
dislodge
yeni eve taşınma partisi
housewarming

We're having a housewarming party this evening. - Biz bu akşam yeni eve taşınma partisi veriyoruz.

التركية - التركية
Taşınmak işi
taşınmak
Bir yere sık sık gitmek
taşınmak
Başka bir yere gitmek, göçmek: "Evi gezdim pek beğendim, ne yapıp yapıp oraya taşınmalıyız."- P. Safa
taşınmak
Taşıma işi yapılmak
taşınmak
Başka bir yere gitmek, göçmek
taşınmak
Taşımak işi yapılmak