taşın

listen to the pronunciation of taşın
التركية - الإنجليزية
move out

I will move out of my parents' house. - Ben ebeveynlerimin evinden taşınacağım.

Tom wants to move out and find a place of his own. - Tom taşınmak ve kendine ait bir yer bulmak istiyor.

move in

We will move into our new house next month if it is completed by then. - O zamana kadar tamamlanırsa gelecek ay yeni evimize taşınacağız.

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

move into

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

Tom wants to move into a bigger house. - Tom daha büyük bir eve taşınmak istiyor.

taş
stone

The house had a stone wall around it. - Evin etrafında taş bir duvar vardı.

That child threw a stone at the dog. - O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.

taş
rock

Tom threw a rock at the dog. - Tom köpeğe bir taş attı.

Tom knows better than to throw rocks at the other children. - Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.

taş
{i} dig

The prisoner of war bore himself with great dignity. - Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

taş
playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
taş
stone, gem (in a piece of jewelry)
taş
(a) stone; (a) rock
taş
{i} flint

The landscape was cold and sharp as flint. - Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.

taş
slang money, dough, rocks
taş
(Askeri) rubble stone
taş
precious stone

Tom analyzed the precious stone at his lab. - Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.

The diamond is a precious stone. - Elmas kıymetli bir taştır.

taş
quip
taş
piece

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

taş
turbulence
taş
{f} overflowing

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

taş
concretion
taş
{f} flooding

The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt. - Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.

taş
(Askeri) rubble
taş
{f} flood

The typhoon caused the river to flood. - Tayfun nehrin taşmasına neden oldu.

The heavy rains caused the river to flood. - Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.

taş
{f} bubbling over
taş
brim over
taş
bubble over
taş
{f} flooded

The market was flooded with foreign goods. - Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

taş
{f} brim
taş
scale
taş
{f} well over
taş
masonry
taş
{f} overflow

This river sometimes overflows after the thaw. - Bu nehir bazen çözülme sonrası taşar.

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

Taş
(Tıp) lapis
elini taşın altına koymak
assume responsibility
elini taşın altına sokmak
assume responsibility
taş
stone, rock, made of stone or rock
taş
jibe
taş
lapidary
taş
stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
taş
gibe; allusion
taş
small stones and pebbles; jeer
taş
dig, barbed allusion
taş
gem; gravel
taş
innuendo
taş
med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
taş
fixed but vacant (stare)
taş
(dama) piece
taş
{i} gem

Rubies are one of most beautiful gems in the world. - Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.

At last, the gem was in his hands. - Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.

taş
{i} allusion
taş
stony
taş
tile
taş
brimming
taş
{i} gibe
taş
pavement
taş
{i} hit

A stone hit him on the head. - Kafasına bir taş çarptı.

Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it. - Tom şişeye taş attı, onu vurdu ve onu kırdı.

taş
{i} jeer
taş
brick
التركية - التركية

تعريف taşın في التركية التركية القاموس.

Taş
(Osmanlı Dönemi) VAKA'
Taş
(Hukuk) SENG
Taş
(Osmanlı Dönemi) SİLAM
taş
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
taş
Tavla pulu
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme: "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu."- S. F. Abasıyanık
taş
Taştan yapılmış, taştan oluşmuş
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme: "Ertesi günü kaldırıp Karacaahmet'e gömdüler, bir taş diken olmadı."- M. Ş. Esendal
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Dama, domino gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
taş
Alaylı halk şiiri
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
taş
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
taş
Birine dokunsun diye söylenen söz
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme