I will move out of my parents' house.
- Ben ebeveynlerimin evinden taşınacağım.
Tom wants to move out and find a place of his own.
- Tom taşınmak ve kendine ait bir yer bulmak istiyor.
We will move into our new house next month if it is completed by then.
- O zamana kadar tamamlanırsa gelecek ay yeni evimize taşınacağız.
Yuriko is planning to move into the furniture business.
- Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
Yuriko is planning to move into the furniture business.
- Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
Tom wants to move into a bigger house.
- Tom daha büyük bir eve taşınmak istiyor.
The house had a stone wall around it.
- Evin etrafında taş bir duvar vardı.
That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
Tom threw a rock at the dog.
- Tom köpeğe bir taş attı.
Tom knows better than to throw rocks at the other children.
- Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
Tom analyzed the precious stone at his lab.
- Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.
The diamond is a precious stone.
- Elmas kıymetli bir taştır.
Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
- Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt.
- Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.
The typhoon caused the river to flood.
- Tayfun nehrin taşmasına neden oldu.
The heavy rains caused the river to flood.
- Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
The market was flooded with foreign goods.
- Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.
Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
- Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
This river sometimes overflows after the thaw.
- Bu nehir bazen çözülme sonrası taşar.
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
At last, the gem was in his hands.
- Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
A stone hit him on the head.
- Kafasına bir taş çarptı.
Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it.
- Tom şişeye taş attı, onu vurdu ve onu kırdı.