I thought I was going to suffocate on that train, which was absolutely packed.
- Tıka basa dolu olan o trende havasızlıktan öleceğimi düşündüm.
The restaurant is always packed.
- Restoran her zaman tıka basa doludur.
The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
- Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
The store is jam-packed.
- Mağaza tıka basa dolu.