Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
- You were lucky to survive the attack.
Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
- Tom understands what it takes to survive.
Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
- You were lucky to survive the attack.
Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
- Tom understands what it takes to survive.
Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.
- Small businesses will have to tighten their belts to survive.
Borca girmeden Tokyo gibi büyük bir şehirde ayakta kalmak zor.
- It's really difficult to survive in a big city like Tokyo without endebting oneself.
Yaşamayı sürdürmek için tek yolumuz insani dayanışmadır.
- Human interdependence is our only way to survive.
Tom, hayatta kalma şansı olduğunu düşündü.
- Tom thought he had a chance to survive.
Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
He was survived by his spouse and three children.
He did not survive the accident.
... in the booming town is accelerating little has survived for me and see roman ...