Güneş lekeleri birkaç bin derece daha serin olduğu için çevrelerinden daha koyu görünür.
- Sunspots appear darker than their surroundings because they are a few thousand degrees cooler.
Kısa sürede yeni çevreye alıştı.
- He soon got used to the new surroundings.
Bu sabah görebileceğim tek şey evimizi çevreleyen kalın sis.
- The only thing I can see this morning is the thick fog surrounding our house.
Çoğu kalelerin onları çevreleyen bir hendeği vardır.
- Most castles have a moat surrounding them.
Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
- The surrounding hills protected the town.
Çoğu kalelerin onları çevreleyen bir hendeği vardır.
- Most castles have a moat surrounding them.
Evin etrafını çevirttik.
- We've got the house surrounded.
Onların onun etrafını çevirdiğini gördüm.
- I saw them surrounding him.
Onların onun etrafını çevirdiğini gördüm.
- I saw them surrounding him.
O kalabalık tarafından kuşatılmıştı.
- He was surrounded by the crowd.
Polis tarafından kuşatıldık.
- We're surrounded by police.
Evin etrafını çevirttik.
- We've got the house surrounded.
Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.
- An old man sat surrounded by his grandchildren.
Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
- Music surrounds our lives like air.
Yeni çevreme uyum sağlamayı oldukça zor buldum.
- I found it pretty hard to adjust to my new surroundings.
Onlar bizi kuşatıyor.
- They're surrounding us.
and this way they get rid of those grand and stubborn opinions that surround them.
... surroundings. ...
... they could get from the surroundings. ...