Kısa sürede yeni çevreye alıştı.
- He soon got used to the new surroundings.
Yeni çevreyi benimsemelisin.
- You must assimilate into new surroundings.
Onların onun etrafını çevirdiğini gördüm.
- I saw them surrounding him.
Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
- The surrounding hills protected the town.
Bu sabah görebileceğim tek şey evimizi çevreleyen kalın sis.
- The only thing I can see this morning is the thick fog surrounding our house.
Onlar bizi kuşatıyor.
- They're surrounding us.
Tom çok dilli bir ortamda büyüdü.
- Tom grew up in a multilingual environment.
Bu iyi bir öğrenme ortamıdır.
- This is a good learning environment.
O, çevreden sorumlu bakandır.
- He is the minister responsible for the environment.
Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
- Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
Kısa sürede yeni çevreye alıştı.
- He soon got used to the new surroundings.
Yeni çevreyi benimsemelisin.
- You must assimilate into new surroundings.
Polisler binayı çevirdi.
- The police have surrounded the building.
Evin etrafını çevirttik.
- We've got the house surrounded.
Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.
- I see that I am surrounded by hostile faces.
O kalabalık tarafından kuşatılmıştı.
- He was surrounded by the crowd.
Evin etrafını çevirttik.
- We've got the house surrounded.
İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.
- The English language surrounds us like a sea.
Kısa sürede yeni çevreye alıştı.
- He soon got used to the new surroundings.
Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
- The surrounding hills protected the town.
and this way they get rid of those grand and stubborn opinions that surround them.
... surrounding the supporting my dreams encouraging me my mother and i got you ...
... at the people surrounding they said was exactly the same as the other way you ...