Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- I am sure he would be the last person to do it.
Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
- I'm sure your efforts will result in success.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
- Are you sure this information is reliable?
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
Gece beni mutlaka ara.
- Be sure and call me tonight.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
- He said he would give us his decision for sure by Friday.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure the gas was turned off.
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Bugün epeyce çok çalıştın.
- You sure worked hard today.
Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
- I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Eğer şimdi gidersen, bir trafik sıkışıklığına yakalanacağına eminim.
- If you leave now, I'm sure you'll be caught in a traffic jam.
Tom'un sıkıldığından eminim.
- I'm sure Tom is bored.
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?