Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
- I'm sure your efforts will result in success.
Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
- She makes sure that her family eats a balanced diet.
Onu elbette bilmiyoruz.
- We don't know that for sure.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Tom elektronik sigara içmenin sigara içmekten daha güvenilir olduğunu düşünüyor ama Mark o kadar emin değil.
- Tom thinks that vaping is safer than smoking cigarettes, but Mary's not so sure.
Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom's reliable.
Bu mektubu mutlaka postala.
- Be sure to mail this letter.
Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
- Esperanto is surely an enormous waste of time!
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Bugün epeyce çok çalıştın.
- You sure worked hard today.
Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
- I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
- Surely we can get in touch with Tom.
Şüphesiz Tom bunun farkında.
- Surely Tom is aware of that.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Tom'un sıkıldığından eminim.
- I'm sure Tom is bored.
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?