Grant, iki şehir arasındaki tedarik hatlarını kesmek istiyordu.
- Grant wanted to cut the supply lines between the two cities.
Tom ve Mary tedarik dolabında seks yaptı.
- Tom and Mary had sex in the supply closet.
Hiç kimse böylesine büyük bir şehri asla havadan ikmal etmeye çalışmamıştı.
- No one had ever tried to supply such a large city by air.
Birlik ordusunun ikmal hatları kuzey tarafındaydı.
- The Union army's supply lines were on the north side.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Son zamanlarda bu ürün için talep arzdan daha hızlı artmıştır.
- Recently the demand for this product has increased faster than the supply.
Arz yakında talebi geçecek.
- Supply will soon overtake demand.
Bol miktarda suyumuz var.
- We have a plentiful supply of water.
Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
- Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Hiçbir kaynak sınırsız değildir.
- No supply is unlimited.
İhtiyacım olan her şeyi bana sağlayabilir misin?
- Can you supply me with everything I need?
İnekler bize süt sağlar.
- Cows supply us with milk.
Hiçbir İnternet sitesine gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any Internet site.
İnternet'te hiçbir siteye gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any site on the Internet.
Biz içecek suyun temini için nehre bağlıyız.
- We depend upon the river for the supply of water to drink.
Japonya, petrol temini için Arap ülkeleri bağlıdır.
- Japan depends on the Arab countries for its oil supply.
A supply of good drinking water is essential.
supply and demand.