Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
- There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
Her pazar tenis oynardı.
- She used to play tennis every Sunday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
Kaldırımda bir şemsiye vardı.
- There was a sunshade over the sidewalk.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Tom iskelede uzanmış güneşleniyordu.
- Tom was lying on the pier getting a suntan.
Soyadınızın yazılışı nasıl?
- What's the spelling of your family name?
Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.
- Their family name is written on their mailbox.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Watanabe benim aile adımdır.
- Watanabe is my family name.
Tom mahkum edilmişse aile adımız mahvolacak.
- Our family name will be ruined if Tom is convicted.
Tom gündoğumundan önce buraya geldi.
- Tom got here before sunrise.
Ne güzel bir gündoğumu o!
- What a beautiful sunrise it is!
Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.
- My father's birthday falls on Sunday this year.
Bu yıl, Yeni Yıl Pazar gününe denk geliyor.
- This year New Year's Day falls on Sunday.
Önümüzdeki sene doğum günüm Pazara denk gelecek.
- Next year my birthday will fall on Sunday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Tom sat on the porch, reading the evening paper.
- Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
They submitted the case to the court.
- Davayı mahkemeye sundular.
Tom said that Mary had to submit a written apology.
- Tom Mary'nin yazılı bir özür sunmak zorunda olduğunu söyledi.
The Royal Shakespeare Company is presenting The Merchant of Venice next week.
- Kraliyet Shakespeare Şirketi önümüzdeki hafta Venedik Tüccarını sunuyor.
People need to be more lively when presenting their work.
- İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Tom took the early retirement package the company offered.
- Tom şirketin sunduğu erken emeklilik paketini aldı.
Do you offer any day tours?
- Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?