Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- Young people are eager to go abroad.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
- Tom was eager to see Mary.