Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı.
- There was a striking resemblance between them.
Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim?
- Who is this strikingly handsome young man?
Bir kelime ile gelen bir darbe, bir kılıçla gelenbir darbeden daha derin vurur.
- A blow with a word strikes deeper than a blow with a sword.
Grev ülkenin ekonomisini etkiledi.
- The strike affected the nation's economy.
Posta grev yüzünden ertelendi.
- The mail is delayed because of the strike.
ABD yalnızca son çare olarak ülkede hava saldırılarını kullanacak.
- The USA will only use air strikes in the country as a last resort.
SSCB sadece son çare olarak ülkede hava saldırılarını kullanacak.
- The USSR will only use air strikes in the country as a last resort.
Meteorun çarpması sadece bir zaman meselesi.
- It's only a matter of time before the meteor strikes.
Öyleyse aşk nedir? İnsanları herhangi bir yaşta çarpabilen bir hastalıktır.
- Then what is love? A disease which can strike people at any age.
Başka gezegenlere gitmezsek, tek bir meteor çarpması hepimizi öldürebilir.
- If we don't travel to other planets, a single meteor strike could kill us all.
Meteor çarpması tehdidini ciddiye almazsak hepimiz öleceğiz.
- If we don't take the threat of meteor strikes seriously, we'll all die.
İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- Striking differences existed between the two boys.
Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
- It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın.
- I have a good mind to strike you for being so rude.
Meteorun çarpması sadece bir zaman meselesi.
- It's only a matter of time before the meteor strikes.
Meteor çarpmaları insanlığı yok edebilir.
- Meteor strikes could wipe out humanity.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Grev yapan işçiler ücretlerinin kesilmesini protesto etti.
- The striking workers protested their pay cut.
He entered strikingly, taking over the stage.
Patterns of evolution in the two families, however, are strikingly different.
Strikingly, he had bowed deeply to the Emperor.
The workers struck for a week before the new contract went through.
Golf has always struck me as a waste of time.
The clock struck one.
Please strike the last sentence.
He looked quite striking in his new suit and tie.