Onlardan hiçbiri yorucu sporlardan hoşlanmıyor.
- Neither of them cares for strenuous sports.
Eğitmen, Angela'ya yorucu egzersizden kaçınmasını tavsiye etti.
- The trainer advised Angela to avoid strenuous exercise.
Tom suçlamaları şiddetle savunacağını söyledi.
- Tom said he would strenuously defend the charges.
We can achieve this god‐likeness only by unremitting and strenuous effort of the intellect.