Adam tam bir yabancıydı.
- The man was a total stranger.
Bir köpek yabancılara havlar.
- A dog will bark at strangers.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Buralarda bir yabancıyım.
- I'm a stranger in these parts.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
- Private detectives were hired to look into the strange case.
Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
- As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum.
- I heard a strange noise coming from Tom's room last night.
Adam tam bir yabancıydı.
- The man was a total stranger.
Bir köpek yabancılara havlar.
- A dog will bark at strangers.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
- Their view of life may appear strange.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.
Tom yabancılar arasında huzursuz.
- Tom is ill at ease among strangers.
İnsanlara güven, ama yabancılardan şeker alma.
- Trust people, but don't take candy from strangers.
He thought it strange that his girlfriend wore shorts in the winter.
She's probably sitting there hoping a couple of strange detectives will drop in.
A strange quark is electrically charged, carrying an amount -1/3, as does the down quark.
1. I was stopped on the street by a perfect stranger who wanted to know my name.
2. If a total stranger asked me such a personal question, I am sure I would not answer!.