O, şehirde karaya oturmuştu.
- She was stranded in the city.
Eğer ıssız bir adada karaya otursaydın, okumak için yanında hangi kitapların olmasını isterdin?
- If you were stranded on a desert island, what books would you want to have with you to read?
O, sakalındaki az sayıda telden birini yoldu.
- He plucked one of his few strands of beard.
Timmendorfer Strand tanınmış bir sahil kasabasıdır.
- Timmendorfer Strand is a well-known beach town.
Jones pops up; that's going to strand a pair.