O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
Sen hiç Macellan Boğazından geçtin mi?
- Have you ever gone through the Straits of Magellan?
Bu noktada, deniz bir boğaz içinde daralır.
- At this point the sea narrows into a strait.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
Bu noktada, deniz bir boğaz içinde daralır.
- At this point the sea narrows into a strait.
O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı.
- She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
To be in dire straits.
The strait close locks it melted in.
To follow the strait and narrow.