Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.
- You always insist that you are in the right.
Amanın, sen haklısın, ben onu hiç bilmiyordum.
- Oh my, you're right, I didn't know that at all.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- A bike path goes right past my house.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! It will soon come out all right.
Tamam, şimdi yetki bende.
- All right, I'm in charge now.
Sağ tarafınıza yatın.
- Lie on your right side.
Sola dönerseniz, restoranı sağ tarafınızda bulursunuz.
- Turning to the left, you will find the restaurant on your right.
Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
- Rightists often dislike regulatory legislation.
Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
- Cheer up! Everything will soon be all right.
Bu pek doğru görünmüyor.
- That doesn't seem right.
Pekala. Şimdi gidiyorum.
- All right. I'm leaving.
Tom doğruca bana baktı.
- Tom looked right at me.
Mayuko doğruca eve gitti.
- Mayuko went right home.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
- These two lines are at right angles.
Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor.
- Tom doesn't feel much like talking right now.
Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
- Tom looks like he's too tired to help us right now.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, masayı sağa doğru kaydırdı.
- He moved the desk to the right.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Tom tam olarak haklı.
- Tom is exactly right.
Tom nereye gittiğini tam olarak biliyordu.
- Tom knew right where he was going.