Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told you the story?
Hikâye doğru görünüyor.
- The story seems true.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told you the story?
Ben iki katlı bir evde yaşarım.
- I live in a two story house.
Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- The photo he showed added color to his story.
Söylenti Mary'nin boşanmak istemesi.
- The story is that Mary wants a divorce.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Bu hikaye arkadaşım tarafından yazıldı.
- This story was written by my friend.
Amcam bana masalı bir fıkra gibi anlattı.
- My uncle told me the story by way of a joke.
Bana o masalı anlatan dedemdi.
- It was my grandfather that told me that story.
Bu destansı bir hikaye.
- This is an epic story.
Onun hikayesi bir yalan olamayacak kadar çok mantıksız.
- His story is too preposterous to be a lie.
Onun hikayesi gerçek olamaz. O sık sık yalan söyler.
- Her story can't be true. She often tells lies.
Baba, ben uyumadan bana bir öykü okur musun?
- Daddy, can you read me a story before I go to sleep?
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Hikaye anlatmak ister misin, yoksa benim anlatmam mı gerekiyor?
- Do you want to tell the story, or should I?
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
- I want to tell you a story.
Our shop was on the fourth story of the building — we had to install an elevator.
What will she do without being able to watch her stories?.