تعريف stockings في الإنجليزية التركية القاموس.
- stock
- stok
O stok dışı, sana yeniden kullanma hakkı verebilirim.
- It's out of stock, but I can give you a rain check.
Şu an stoklarımız tükendi.
- We're out of stock now.
- hose
- (Mühendislik) hortum
Tom, bahçeyi hortumla suladı.
- Tom watered the garden with the hose.
Bahçe hortumuna ihtiyacım var.
- I need a garden hose.
- stockings, tights, nylons
- çorap, tayt, naylon çorap
- stocking
- jartiyer
- stock
- {i} sermaye
- stock
- stok etmek
- stocking
- çorap
Hava soğuk olduğu için çorap giyeceğim.
- I am going to put on stockings because it is cold.
Çoraplar uygun boyutta olması gerekmektedir.
- Stockings should be of the proper size.
- hose
- su hortumu
- hose
- hortum/çorap
- stock
- {s} standart
- stock
- {i} hammadde
- stock
- hisse senedi
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Tom kesinlikle hisse senedini nasıl alacağını biliyor.
- Tom certainly knows how to pick stocks.
- stock
- (Gıda) et suyuna sebze çorbası
- stock
- stoklanma
- stock
- tevek
- stock
- stokta bulundurmak
- stock
- mal yığmak
- stock
- her zamanki
- stock
- demirbaş
- stock
- emtia
- stock
- depodaki mallar
- stock
- döl
- stock
- (Ticaret) kapital
- stock
- kundak (tüfekte)
- stock
- inanmak
- stock
- (Mimarlık) çan üzengisi
- stock
- (Tarım) aşı yapılan gövde
- stock
- (Tarım) gövde
- stock
- (Ticaret) hisselerin tümü
- stock
- çıta
- stock
- (Avcılık) kundak
- stock
- bağ kütüğü
- stock
- depo malları
- stock
- bulundurmak
- stock
- mevcut mal
- stock
- depo edilmiş
- stock
- tamamen
- stock
- sürmek (filiz)
- stock
- cins (hayvan/bitki için)
- stock
- (Ticaret) menkul değer
- stock
- beylik
- stock
- (Tekstil) depo
Lütfen sekreterden ofis malzemelerini, depo odasına stok etmesini isteyin.
- Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- stock
- envanter
- stock
- (Ticaret) elde mevcut mal
- stock
- (Ticaret) stok mal
- stock
- (Ticaret) hisse senetleri
- stock
- miktar
- stock
- bulundurmak (bir yerde)
- stocking
- stoklamak
- stocking
- stoklayarak
- stocking
- konç
- stocking
- uzun çorap
- stocking
- tasarruf
- stocking
- kuvvetlice
- stock
- atkı
- stock
- çiftlik hayvanları
- stock
- basmakalıp
- stock
- soy
- stock
- sap
- stock
- {f} stokla
Herkes stoklarını satmaya çalıştı.
- Everyone tried to sell their stocks.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- stock
- kabza
- stock
- alelade
- stock
- nesil
- stock
- damızlık
- stock
- devlet tahvili
- stock
- şebboy çiçeği
- stock
- beklenen
- stock
- stok olarak elde tutulan
- stock
- (tüfek) kundak
- stock
- ağaç gövdesi
- nylon stockings
- naylon çorap
- stock
- Dipçik, tüfeğin dipçik kısmı
- stock
- hisse
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Şirketin hisse senedi fiyatı dün fırladı.
- The company's stock price jumped yesterday.
- stock
- stoğu
- stock
- stokk
- wearing stockings
- çorap giyiyor
- hose
- hose company itfaiye teşkilat
- hose
- boru,hortum
- hose
- hortumla yıka
- hose
- hortumla sulamak veya ıslatmak
- hose
- tulumba hortumu
- hose
- {f} hortumla sulamak
- hose
- {i} (çoğ. --s) hortum
- hose
- {f} hortumla ıslatmak
- hose
- şoset
- hose
- {i} çorap
- hose
- hortum tutmak
- hose
- half hose kısa çorap
- may i have a pair of stockings
- İnce çorap alabilir miyim
- stock
- dil ailesi
- stock
- nesep
- stock
- {f} stok yapmak
- stock
- stokta bulundurmak: Do you stock compact discs? Sizde kompakt disk bulunur mu? We don't stock pornography. Pornografik yayınlar
- stock
- (Tıp) Gerektiğinde kullanılmak üzere elde bulunan madde, depo madde, stok
- stock
- {i} kütük
- stock
- {i} hayvan mevcudu
- stock
- {f} takmak (tüfeğe)
- stock
- tüfek veya tabanc
- stock
- {s} mevcut
- stock
- (isim) damızlık, stok, malzeme, hammadde, hayvan mevcudu, sermaye, varlık, hisse senedi, tahvil, et suyu, et suyuna çorba, atkı, gövde (ağaç vb.), kütük, dipçik, sap, şebboy, payanda, kızak (gemi), soy, nesil, boyunduruk
- stock
- {s} repertuardaki
- stock
- {i} kızak (gemi)
- stock
- satılacak mal
- stock
- {f} stoklamak
- stock
- (Askeri) STOK: Elde mevcut eşya, malzeme veya teçhizat
- stock
- {f} 1. stokta bulundurmak: Do you stock compact discs? Sizde kompakt disk bulunur mu? We don't stock pornography. Pornografik yayınlar
- stock
- (Tıp) Kendisinden gelinen ırk, soy, ata
- stock
- {f} yığmak
- stock
- {f} depolamak
- stock
- {i} miktar: You'd better lay in a good stock
- stock
- {i} varlık
- stock
- {i} malzeme
Lütfen sekreterden ofis malzemelerini, depo odasına stok etmesini isteyin.
- Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- stock
- {i} dipçik
- stock
- {s} besi
- stock
- {i} et suyuna çorba
- stock
- {i} gövde (ağaç vb.)
- stock
- çorba için hazırlanan et suyu
- stock
- {i} boyunduruk
- stock
- {i} şebboy
- stock
- {i} et suyu
- stock
- {i} envanter: We don't have that in our stock. Envanterimizde yok o
- stock
- {i} payanda
- stock
- {i} tahvil
Hem hisse senetlerinde hem de tahvillerde tasarrufların var mı?
- Do you have savings in both stocks and bonds?
- stock
- kızak
- stock
- omça
- stocking
- in stocking feet çorapla
- stocking
- çorap,n.çorap: v.stokla: prep.stoklayarak
- stocking
- (isim) çorap