O, şehirde karaya oturmuştu.
- She was stranded in the city.
Eğer ıssız bir adada karaya otursaydın, okumak için yanında hangi kitapların olmasını isterdin?
- If you were stranded on a desert island, what books would you want to have with you to read?
Boğazımda yapışmış bir balık kılçığı var.
- I got a fish bone stuck in my throat.
Ona yapmamasını söylememe rağmen o düşüncesine yapışmış.
- He stuck to his opinion though I told him not to.
Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- Bill seems to be stuck on Mary.