O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmaktan hoşlanmam.
- I don't like being surprised.
Onun sessizliği beni şaşırttı.
- Her silence surprised me.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Tom herkesten daha şaşkındı.
- Tom was more surprised than anybody.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.