İstasyonun önünde bir çeşme vardır.
- There is a fountain in front of the station.
Tom su içmek için bir çeşmede durdu.
- Tom stopped at the water fountain to get a drink.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Güzel bir altın dolmakalemim var.
- I have a nice golden fountain pen.