تعريف spoiled في الإنجليزية التركية القاموس.
- şımarık
Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom is a spoiled little brat.
Sen hâlâ iki yıl önce tanıdığım aynı şımarık küçük kızsın.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
- {s} berbat olmuş
- el bebek gül bebek
- gül bebek
- mahvolmak
- {f} boz
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
- bozulmuş
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
- (sıfat) berbat olmuş
- piç olmak
- (Ticaret) defolu
- (Ticaret) kusurlu
- şımartılma
- acımış
- spoil
- {f} berbat etmek
Sonu berbat etmek, insanlığa karşı iğrenç bir suçtur.
- Spoiling an ending is a heinous crime against humanity.
Her şeyi berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil everything.
- spoil
- bozulmak
- spoilt
- bozuk
- spoil
- şımartmak
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
- spoil
- bozmak
Hayatımdaki en iyi anı bozmak mı istiyorsun?
- Do you want to spoil the best moment in my life?
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I wouldn't want to spoil the surprise.
- spoiled child
- şımarık çocuk
Tom şımarık çocuk gibi davranıyordu.
- Tom was behaving like a spoiled child.
Sen bir şımarık çocuk gibi davranıyorsun.
- You're acting like a spoiled child.
- spoiled brat
- şımarık velet
- spoiled, damaged
- Hasarlı şımarık
- spoiled, indulged
- Şımarık indulged
- spoiled, rotten, decayed
- şımarık, kokuşmuş, çürümüş
- spoilt
- şımarık
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
- spoil
- yüz verip şımartmak
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
- spoil
- a spoiled child şımarık
- spoil
- {f} (birini) şımartmak
- spoil
- dö
- getting spoiled
- şımarma
- spoil
- içine etmek
- spoil
- yemek çürümek
- spoil
- (Askeri) atık
- spoil
- katletmek
- spoil
- yazık etmek
- spoil
- heba etmek
- spoil
- haklamak
- spoil
- batırmak
- spoil
- memuriyet
- spoil
- (Çevre) ıskarta
- spoil
- gasp
- spoil
- zarar vermek
- spoil
- mahvetmek
- spoil
- yüz vermek
- spoilt
- şımarmak
- spoilt
- beş paralık
- spoilt
- berbat olmak
- spoil
- ganimet
- spoil
- {f} çürümek
- spoil
- çalınmış mal
- spoil
- {f} boz
Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
- The figure on the left spoils the unity of the painting.
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
- spoilt
- {f} boz
- not spoiled
- şımarık değil
- rancid, rank, spoiled
- kokmuş, rütbe, şımarık
- rancid, spoiled, rotten, decomposed
- Şımarık, çürümüş, çürümüş kokmuş
- spoil
- {f} dozunu kaçırmak
- spoil
- istemek
- spoil
- pasa
- spoil
- spoil a joke şakanın tadını kaçırmak
- spoil
- çocuk
Ben şımarık çocukları sevmem.
- I don't like spoiled children.
Çocuklara yüz verip şımartma.
- Don't spoil the children.
- spoil
- {f} kaçırmak
- spoil
- {i} avanta
- spoil
- {i} çalıntı mal
- spoil
- {i} yağma malı
- spoil
- {f} yağma etmek
- spoil
- be spoiling for kaşınmak
- spoil
- artık
- spoil
- He is spoiling for a fight
- spoil
- {f} (süt v.b.) bozulmak
- spoil
- {f} nazlı alıştırmak
- spoil
- {i} kazanç
- spoil
- {f} tadını kaçırmak
- spoil
- çalınmışganimet
- spoil
- {i} yağma
- spoil
- (Tıp) Bozulmak, zarar görmek
- spoil
- {i} memuriyet (seçim kazanılınca)
- spoil
- (Askeri) KAZI TOPRAĞI: Siper, hendek vs. kazılardan çıkarılıp arazi üzerine atılan toprak
- spoil
- {f} mahrum etmek
- spoil
- aramak
- spoilt
- {s} nazlı
- spoilt
- şımart/bozul/boz
- spoilt
- f., bak. spoil
- spoilt
- {s} bozulmuş
- spoilt
- {s} berbat
- spoilt
- {s} berbat olmuş
- spoilt
- {s} nazlı büyütülmüş
- spoilt
- {s} şımartılmış
- to be spoiled
- çepellenmek
- to be spoiled
- cılk çıkmak