İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Almanca konuşmak istiyorum.
- I want to speak German.
Açıkça söylemek gerekirse, seninle aynı fikirde değilim.
- Frankly speaking, I don't agree with you.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
O benimle konuşmuyor.
- She doesn't speak to me.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
Bir yerli konuşan gibi ses çıkarmak istiyorsan bu çok iş gerektirir.
- If you want to sound like a native speaker, it'll take a lot of work.
Daha çok yerli bir konuşmacı gibi ses çıkarmak için ne yapabilirim?
- What can I do to sound more like a native speaker?
Taro niçin çok iyi şekilde İngilizce konuşabilmektedir?
- Why can Taro speak English so well?
O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.
- He can speak both English and French very well.
Bir dili tamamen bilmek o dili konuşan insanları tamamen bilmek anlamına gelir.
- Knowing a language fully means knowing fully the people who speak that language.
Ben sadece nasıl Fransızca konuşacağımı bilmek istiyorum.
- I just wish I knew how to speak French.
Seninle önemli bir şey hakkında konuşmak zorundayım.
- I have to speak to you about something important.
Mesajınızı anlatmak bir yerlinin tam olarak söyleyeceği gibi onu söylemeye çalışmaktan çok daha önemlidir.
- Getting your message across is much more important than trying to say it exactly like a native speaker would say it.
Kendi adına konuş Tom.
- Speak for yourself, Tom.
Tom her zaman senin adına konuşur mu?
- Does Tom always speak for you?
Senin konuşman gerekiyor.
- You need to speak out.
Sen burada özgürce konuşabilirsin.
- You can speak out freely here.
Pedro ile konuşabilir miyim?
- May I speak to Pedro?
O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
Tom ile konuşmak istiyorum, lütfen.
- I want to speak with Tom, please.
Biz hâlâ Tom ile konuşmak istiyoruz.
- We'd still like to speak with Tom.
Yüksek sesle konuşmak zorundasın.
- You've got to speak up.
Bay Smith ile konuşmak istiyorum. Ben Smith.
- I'd like to talk to Mr Smith. This is Smith speaking.
Seninle Fransızca konuşmaktan vazgeçeceğim.
- I'll stop speaking to you in French.
Tom yıllarca Fransızca konuşmadı.
- Tom hasn't spoken French in years.
Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
ABD'de hangi diller konuşuluyor?
- Which language is spoken in the U.S.A.?
Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
- Which language is spoken in the United States of America?
Benim konuştuğumdan beri Tom'la konuşmaktasın, değil mi?
- You've spoken with Tom since I have, haven't you?
Benim konuştuğumdan beri Tom'la konuşmaktasın, değil mi?
- You've spoken with Tom since I have, haven't you?
O, adeta, sudan çıkmış balık gibi.
- He is, so to speak, a fish out of water.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Dido dili, Dağıstan'da yaklaşık 15.000 kişi tarafından konuşulan bir Kuzeydoğu Kafkasya dilidir.
- Tsez is a Northeast Caucasian language spoken by about 15,000 people in Dagestan.
Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
- In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
ABD'de hangi diller konuşuluyor?
- Which language is spoken in the U.S.A.?
Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
- In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
fine.
Tom hem İngilizce hem de Fransızca konuşarak büyüdü.
- Tom grew up speaking both English and French.
Tom okulda bütün günü Fransızca konuşarak geçirir ve evde sadece İngilizce konuşur.
- Tom spends all day speaking French at school and only speaks English at home.
İngilizce ve Almanca yanı sıra, İspanyolca konuşuyor.
- He speaks Spanish, not to mention English and German.
Tom İspanyolca konuşuyor, ve Betty de.
- Tom speaks Spanish, and so does Betty.
Sen hiç Esperanto dilini konuşan birini duydun mu?
- Have you ever heard someone speaking in Esperanto?
Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
- Have you ever heard someone speaking in French?
Tom halka hitap etmede iyidir.
- Tom is good at public speaking.
Onun Amerikalı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
- I heard her speaking English as fluently as an American.
Bir yıl içinde hepinizi akıcı İngilizce konuşturacağım.
- I'll have you all speaking fluent English within a year.
Doğruyu söylemek suç değildir.
- Speaking the truth is not a crime.
Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
- Generally speaking, boys can run faster than girls.
Onlarla konuşmadıkça nadiren konuşan insanlar vardır.
- There are people who seldom speak unless they're spoken to.
Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
- Have you ever spoken to an English speaking audience?
And they will deceive every one his neighbour, and will not speak the truth: they have taught their tongue to speak lies, and weary themselves to commit iniquity.
You're speaking too fast.
There he sat, his very indifference speaking a nature in which there lurked no civilized hypocrisies and bland deceits.
Actions speak louder than words.
He speaks Mandarin fluently.
This evening I shall speak on the topic of correct English usage.
Corporate speak; IT speak.
It's been ages since we've spoken.
You really do deserve to be published - your recent articles speak for themselves.
Be sure to speak for a seat early, if you plan to attend.
I think I speak for the whole group when I say that we're glad you came.
Speak for yourself! I think it's a great idea.
I'm here speaking for myself, not for my company.
Stand before the people you fear and speak your mind -- even if your voice shakes. — Maggie Kuhn.
You should learn to speak out in meetings with your boss.
His music really speaks to me.
Could you speak up? I can't hear you.
Speak up if I'm bothering you.
He's spoken with a forked tongue to reporters, and his explanations for launching a probe don't pass the plausibility and credibility tests.
On the American side, one motive for this is usually couched in the most delicate diplomat-speak.
There is no doubt in my mind that the introduction of bag searches—even though it’s random, even though it’s not 100 percent—dramatically improves the security posture of this huge, sprawling subway system, which I believe is a top-tier target of Al Qaeda right now, even as we speak,” said the police official, Michael A. Sheehan.
And the King's rouse the heaven shall bruit again,Re-speaking earthly thunder.
the English-speaking gentleman gave us directions; I travel in Russian-speaking countries; the French-speaking world listened in to the broadcast.
It was her first speaking part: she screamed.
The sight was more speaking than any speech could be.
... work that's being done there and maybe speak to that question? ...
... I can't speak for The Hindu board. ...