1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- The election campaign of 1880 was not exciting.
Futbol heyecan verici bir oyundur.
- Soccer is an exciting game.
O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
- He has written a number of exciting detective stories.
Ne heyecanlı bir oyun!
- What an exciting game!
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- This story is interesting, funny and even exciting.
Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- That's a very compelling story.