Her work was going smoothly.
- Onun işi sorunsuz gidiyordu.
Well, that went smoothly.
- Peki, bu sorunsuzca gitti.
My teeth are totally healthy and free of problems.
- Dişlerim tamamen sağlıklı ve sorunsuzdur.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
I have nothing to do with their troubles.
- Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
His vote would decide the issue.
- Onun oyu sorunu belirleyecekti.
There seems to be some genetic problem with this animal.
- Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
Climate change is our greatest challenge.
- İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
This woman is mentally challenged.
- Bu kadının zihinsel sorunları var.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I solved this problem with difficulty.
- Ben bu sorunu güçlükle çözdüm.
I had difficulty working out the problem.
- Sorunu çözmede zorluk çektim.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
Illegal immigration is a serious problem.
- Yasadışı göç ciddi bir sorundur.
Illegal immigration is a serious problem in this country.
- Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Overpopulation is a big concern.
- Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
Safety is the primary concern.
- Güvenlik birincil sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.
- Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
Don't worry. There's nothing wrong with you.
- Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.
In case of trouble, please call me.
- Sorun olursa, lütfen beni arayın.
In that case, we've got a problem...
- Bu durumda, bir sorunumuz var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver.
- Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.