Tom could tell Mary was troubled.
- Tom Mary'ye sorunlu olduğunu söyleyebilir.
I think prostitutes are victims and troubled girls.
- Sanırım fahişeler mağdurlar ve sorunlu kızlardır.
Agh. I waited for a long time for the receipt of a present from my mother. However, it's very problematic.
- Agh. Annemden bir hediye almak için uzun bir süre bekledim. Ancak, çok sorunludur.
Your boyfriend is a problematic person, but that's not a good enough reason to give up or break off your relationship.
- Erkek arkadaşın sorunlu bir kişi ama bırakmak ya da kopmak için yeterince iyi bir neden değil.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
His vote would decide the issue.
- Onun oyu sorunu belirleyecekti.
I'm having some problems compiling this software.
- Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
There seems to be some genetic problem with this animal.
- Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
Climate change is our greatest challenge.
- İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
We can get over the problem without difficulty.
- Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.
Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
Illegal immigration is a serious problem in this country.
- Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.
All the ills of democracy can be cured by more democracy.
- Demokrasinin bütün sorunları daha fazla demokrasi ile tedavi edilebilir.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
Safety is the primary concern.
- Güvenlik birincil sorundur.
Overpopulation is a big concern.
- Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.
- Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
Don't worry. There's nothing wrong with you.
- Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.
In that case, we've got a problem...
- Bu durumda, bir sorunumuz var.
You have a serious case of sunburn.
- Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Would you please check this matter with your bank?
- Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.