The basements of the houses are likely to have problems.
- Evlerin bodrumlarının sorunları olması muhtemeldir.
I'm having some problems compiling this software.
- Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
I have nothing to do with their troubles.
- Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
How do you feel about the issue?
- Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?
It's not his ability, but his character that is at issue.
- Sorun onun yeteneği değil, karakteridir.
I'm having some problems compiling this software.
- Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
This problem is worth discussing.
- Bu sorun tartışılmaya değer.
I could hardly refuse Tom's challenge.
- Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I solved this problem with difficulty.
- Ben bu sorunu güçlükle çözdüm.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
A traffic accident caused us a lot of trouble.
- Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
He illustrated the problem with an example.
- Sorunu bir örnekle açıkladı.
Illegal immigration is a serious problem in this country.
- Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Overpopulation is a big concern.
- Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
- Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Don't worry about it. It's not your problem.
- Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
You have enough on your mind without worrying about my problems.
- Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.
You have a serious case of sunburn.
- Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
In that case, we've got a problem...
- Bu durumda, bir sorunumuz var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
Would you please check this matter with your bank?
- Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?
Tom argued with Mary about the matter.
- Tom sorun hakkında Mary ile tartıştı.
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.