The new government has financial troubles.
- Yeni hükümetin malî sorunları var.
The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
There seems to be some genetic problem with this animal.
- Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.
This could become a big problem.
- Bu büyük bir sorun olabilirdi.
Climate change is our greatest challenge.
- İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I had difficulty in making myself understood in French.
- Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.
We can get over the problem without difficulty.
- Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.
A traffic accident caused us a lot of trouble.
- Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
- Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
He illustrated the problem with an example.
- Sorunu bir örnekle açıkladı.
All the ills of democracy can be cured by more democracy.
- Demokrasinin bütün sorunları daha fazla demokrasi ile tedavi edilebilir.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Safety is the primary concern.
- Güvenlik birincil sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.
- Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.
My job is to anticipate problems.
- Benim işim sorunları öngörmek.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
Don't worry. There's nothing wrong with you.
- Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.
I always rely on him in case there's a problem.
- Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.
You have a serious case of sunburn.
- Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
Would you please check this matter with your bank?
- Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?
Is anything the matter with him?
- Onun herhangi bir sorunu mu var?
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.