تعريف sorting في الإنجليزية التركية القاموس.
- derecelenme
- (Bilgisayar) sıralıyor
- (Jeoloji) boylanma
- kusursuzca
- sıralayarak
- (Gıda) seçme
- (Ticaret) gruplara ayırma
- sıralamak
- tasnif
- (Bilgisayar) sıralanıyor
- (Ticaret) tasnif etme
- (Ticaret) sıraya dizme
- {i} sıralama
- {f} sırala
- sınıflandırma
O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
- He finished sorting the papers.
- {i} sınıflama
- {i} türlere göre ayırma
- (Askeri) TASNİF: Bak. "sorting of casualties"
- sort
- çeşit
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
- sort
- cins
- sort
- {f} sınıflandırmak
- sort
- sıralamak
- sort
- tür
O, ne tür bir oyundur?
- What sort of play is it?
O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- What sort of person would do that kind of thing?
- sorting criteria
- (Bilgisayar) ayıklama ölçütü
- sorting order
- (Bilgisayar) sıralama düzeni
- sorting sth out
- ayıklama
- sorting center
- tasnif merkezi
- sorting criteria
- sıralama ölçütü
- sorting needle
- sıralama sisi
- sorting routine
- sıralama yordamı
- sorting through
- üzerinden sıralama
- sorting and grouping
- (Bilgisayar) sıralama ve gruplama
- sorting belt
- (Tekstil) ayırıcı band
- sorting coefficient
- (Askeri) sınıflandırma katsayısı
- sorting criteria
- Sıralama Ölçütleri
- sorting fork
- tasnif çatalı
- sorting language
- sıralama dili
- sorting machine
- (Tarım) ayırma makinası
- sorting needle
- sıralama şişi
- sorting of casualties
- (Askeri) hasta ve yaralı tasnifi
- sorting of casualties
- (Askeri) HASTA VE YARALI TASNİFİ: Yaralıların, cepheden başlayarak, tabi tutuldukları tasnif işi. Bu iş; sahradaki bütün sağlık tesislerine düşen bir vazifedir. Hasta ve yaralılar; yürüyebilen hasta ve yaralı (ambulatory case walking wounded) veya teskerelik vaka (stretcher case) olmak üzere, iki kısma ayrılır. Teskerelik vakalar; nakledilebilir hasta ve yaralılar (transportable casualties) ve nakledilemez hasta ve yaralılar (non-transportable casualties) olarak sınıflandırılır. Ayrıca bunlar hastanede kalmalar, muhtemel sıraya göre de sınıflandırılır
- sorting routine generator
- sıralama yordamı üreteci
- sorting sieve
- (Tekstil) ayıklama eleği
- sorting test
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sıralama testi
- sort
- ayırmak
- sort
- {i} kalite
- sort
- tip
O, bilinen bir insan tipi.
- He is a common sort of man.
O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- What sort of person would do that kind of thing?
- sort
- sınıf
Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın?
- How will you sort the animals?
Postacı her sabah postaları sınıflandırır.
- The postmen sort the mail each morning.
- sort
- enva
- ordering
- {i} sipariş
Bir biftek sipariş ediyorum. Aynısını yapmanı öneririm.
- I'm ordering a steak. I suggest you do the same.
Siparişi bitirdin mi?
- Have you finished ordering?
- sort
- {i} punto
- sort
- {f} ayıklamak
Onun kağıtlarını ayıklamak için birkaç gün harcadım.
- I spent several days sorting through her papers.
- sort
- {i} harf takımı
- sort
- halletmek
- sort
- takım
- sort
- kabil
- sort
- tasnif etme
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
Tom, birkaç şeyi tasnif etmesi gerektiğini söyledi.
- Tom said he needed to sort a few things out.
- sort
- (Bilgisayar) sıralar
- sort
- seçip ayırmak
- sort
- sıralama
Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
- sort
- bölümlemek
- sort
- (Bilgisayar) sıralamayı
- sort
- usul
- sort
- keyifsiz
- block sorting
- blok sıralama
- exchange sorting algorithm
- değiş tokuş sıralama algoritması
- insertion sorting algorithm
- araya sokma sıralama algoritması
- merge sorting algorithm
- birleştirme ayıklama algoritması
- ordering
- düzenleme
- ordering
- ısmarlama
- ordering
- sipariş etme
Bir içki daha sipariş etmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking about ordering another drink.
- ordering
- sıralama
- ordering
- {f} sipariş ver
Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
- Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
- sort
- türlerine göre ayırmak
- sort
- {f} tasnif etmek
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
- sort
- kimse
Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
- No one has time for that sort of thing.
- sort
- {f} diz
- sort
- (Bilgisayar) sıralı
- sort
- sınıflamak
- Sort
- sıralayın
- key sorting
- anahtar sıralama
- numerical sorting
- sayısal sıralama
- ordering
- sipariş vererek
- protein sorting
- protein dizilimi
- sort
- sırala(mak)
- sort
- sırala
Ben onun tamamına sıralanmış olarak sahibim.
- I've got it all sorted.
İsimler alfabetik olarak sıralanır.
- The names are sorted alphabetically.
- sort
- siralam
- visual sorting
- görsel sıralama
- alphanumeric sorting
- Alfasayısal sıralama
- mechanical sorting and tabulating equipment
- (Askeri) MEKANİK AYIRMA VE SIRALAMA CİHAZI: Bak. "machine record unit"
- numeric sorting
- Sayısal sıralama
- ore sorting
- (Madencilik) töz kümeleme
- ore sorting
- (Madencilik) cevher kümeleme
- ore sorting
- (Madencilik) cevher kalsifikasyonu
- sort
- türleri
- sort
- {i} çeşit, tür, nevi
- sort
- {f} çözümlemek
- sort
- sort sınıfla
- sort
- dargın
- sort
- tip/tür
- sort
- {f} (bir şeyleri) (başka şeylerden) ayırmak; tasnif etmek, bölümlemek, sınıflamak
- sort
- küskün
- sort
- rahatsız
- sort
- oldukça
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Ona böyle bir şey söylemen oldukça saçma.
- It's quite absurd of you to tell her that sort of thing.
- sort
- gücenik