Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
- Tom says he has actually seen a ghost.
Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
- Tom has actually never been to Boston.
Reel sayılar kümesi sayılamazdır.
- The set of real numbers is uncountable.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi!
- Damn, this ice cream is really good!
Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim.
- I really missed you when you were in France.
Seninle benim aramdaki fark benim aslında doğru olanı yapmaya çalışmakla ilgileniyorum olmam.
- The difference between you and me is that I'm actually interested in trying to do what is right.
O aslında doğru değil.
- That's actually not true.
Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
- Tom doesn't actually live within Boston city limits.
İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
- Believe it or not, I can actually draw.
Why do not you . . . bear leal and soothfast evidence in her behalf, as ye may with a clear conscience! --Sir W. Scott.
I care not if the pomps you show be what they soothfast appear. --Ralph Waldo Emerson.