sonradan

listen to the pronunciation of sonradan
التركية - الإنجليزية
later

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

As a young man, he did not know that he was to become famous later on. - Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.

afterwards

I felt bad afterwards. - Sonradan kötü hissettim.

She was fine before lunch, but felt bad afterwards. - O, öğle yemeğinden önce iyiydi ama sonradan kendini kötü hissetti.

later on

As a young man, he did not know that he was to become famous later on. - Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

subsequently

Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift? - Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?

in the sequel
later, afterwards
afterward

He'd used the dirty brush to paint the wall green, and he did not clean it afterwards. - Duvarı yeşile boyamak için kullanılmış fırçayı kullanmıştı ve sonradan onu temizlemedi.

She was fine before lunch, but felt bad afterwards. - O, öğle yemeğinden önce iyiydi ama sonradan kendini kötü hissetti.

post facto
belatedly
sonradan kazanılan
acquired

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

sonradan edinilen
subsequently acquired
sonradan görmek
To see later
sonradan görmelik
of upstart
sonradan kazanılmış
acquired
sonradan kontrol
(Ticaret) post-clearance examination
sonradan kontrol
(Ticaret) post-release control
sonradan olma
be later
sonradan akla gelen düşünce
afterthought
sonradan beyazlatmak
to after-bleach
sonradan beğenilen tad
acquired taste
sonradan düşününce
on second thoughts
sonradan eşleme
postscoring, postsynch
sonradan gelme
subsequence
sonradan gelmek
ensue
sonradan görme
upstart
sonradan görme
nouveau riche

Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche. - Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.

sonradan görme
parvenu, upstart
sonradan görme
parvenu
sonradan görme
vulgarian
sonradan görme
1. (someone) who is a nouveau riche. 2. nouveau riche, (a) parvenu
sonradan kabul edilen üyeler
(Hukuk) admissed members
sonradan kazanmak
acquire
sonradan kazanılan özellik
acquired characteristic
sonradan kazanılmış vatandaşlık
(Hukuk) acquired nationality
sonradan olma zengin
new rich
sonradan senkronizasyon
postsynchronization
sonradan seslendirmek
to postsynchronize
yerinden sonradan bütçe
(Eğitim) ex-post budget
önemini sonradan anlama
hindsight
sonradan
المفضلات