It doesn't have to end like that.
- Öyle sona ermek zorunda değil.
You are living a dream, and the dream is about to end.
- Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
- Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.