something that happens at a given place and time

listen to the pronunciation of something that happens at a given place and time
الإنجليزية - التركية

تعريف something that happens at a given place and time في الإنجليزية التركية القاموس.

event
{i} olay

Olay onun geleceğini etkiledi. - The event affected his future.

Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi. - Her debut was the biggest social event of the season.

event
{i} yarışma

Dalış yarışması Olimpiyatları izlemek için Mary'nin favori olaylardan biridir. - The diving competition is one of Mary's favorite events to watch in the Olympics.

Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir. - The athletic meet is an annual event.

event
ne olursa olsun

Ne olursa olsun elimden gelenin en iyisini yapacağım. - In any event, I will do my best.

event
karşılaşma
event
sonuç

Sonuçta işler değişti. - Things eventually changed.

Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı. - Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.

event
{i} akıbet
event
{i} maç
event
(isim) olay, hadise, vaka, sonuç, akıbet, olgu, hal, durum, yarışma, karşılaşma, maç
event
{i} hal

Her halükarda denemeye değer. - It's worth trying at all events.

Olay anımızda hâlâ taze. - The event is still fresh in our memory.

event
{i} olay, vaka, hadise
event
{i} hadise
event
eventfully olaylarla dolu olarak
event
quite an event olağanüstü bir durum
event
eventful hadiselerle dolu
event
in any event her halûkârda
event
{i} olgu

Ben olguyu erteledim. - I postponed the event.

event
(Askeri) MÜSABAKA (SPORDA), OLAY, VAKA
event
in the event of takdirde
event
halinde
الإنجليزية - الإنجليزية
event
something that happens
happening
something that happens at a given place and time

    الواصلة

    some·thing that happens at a giv·en place and time

    التركية النطق

    sʌmthîng dhıt häpınz ät ı gîvın pleys ınd taym

    النطق

    /ˈsəmᴛʜəɴɢ ᴛʜət ˈhapənz ˈat ə ˈgəvən ˈplās ənd ˈtīm/ /ˈsʌmθɪŋ ðət ˈhæpənz ˈæt ə ˈɡɪvən ˈpleɪs ənd ˈtaɪm/
المفضلات