تعريف something secret or unexplainable; unknown في الإنجليزية التركية القاموس.
- mystery
- {i} sır
Sanırım onun karısını öldürme nedeni hâlâ bir sır.
-I think the reason why he killed his wife is still a mystery.
Onun kendini niçin öldürdüğü hâlâ bir sır.
-Why he killed himself is still a mystery.
- mystery
- {i} gizem
O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
-He had no difficulty explaining the mystery.
Bu gizemi çözen biri oldu mu?
-Has anybody solved this mystery?
- mystery
- {i} esrar
- mystery
- {i} bilinmeyen
- mystery
- {i} muamma
Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.
-Yesterday is history, tomorrow is a mystery, but today is a gift. That is why it is called the present.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
-Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
- mystery
- {i} esrarengizlik
- mystery
- sis perdesi
- mystery
- giz
O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
-He had no difficulty explaining the mystery.
Bu gizemi çözen biri oldu mu?
-Has anybody solved this mystery?
- mystery
- anlaşılmaz şey
- mystery
- {i} hikmet
المصطلحات ذات الصلة
تعريف something secret or unexplainable; unknown في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- mystery
The truth behind the events remains a mystery.