O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around the park.
Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- I remember seeing you all somewhere.
Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- I remember seeing you all somewhere.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Herhangi bir yerde Tom'un adresine sahibim.
- I have Tom's address somewhere.
Bir yere bir sınır koymalıyız.
- We have to draw a line somewhere.
Ben çakmağı burada bir yere koydum ve şimdi onu bulamıyorum.
- I put my lighter down somewhere and now I can't find it.
Bir yere gideceğimizi düşünmüştüm.
- I thought we were going to go somewhere.
Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
- I saw her somewhere two years ago.
We can't find the wretched thing, but it must be someplace.
... DON'T WORRY, MILTON. I'M SURE IT'S SOMEPLACE SAFE. ...
... or grandparents came from someplace else. ...