Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.
- The musician shook his head and pushed his little piano away.
On iki müzisyen bir topluluk oluşturdu.
- Twelve musicians constitute the society.
Ben, iyi bir tenis oyuncusu olduğunu duyuyorum.
- I hear that you are a good tennis player.
O, açık ara farkla takımda en iyi oyuncudur.
- He is by far the best player on the team.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.
- The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.
Esas olarak bir stüdyo müzisyeni olarak çalışsam da, fazladan para kazanmak için biraz sokak çalgıcılığı yaparım.
- Though I mainly work as a studio musician, I do a little busking to make some extra money.