Oğlum Noel Baba'ya inanıyor.
- Mein Sohn glaubt an den Weihnachtsmann.
Mary oğlundan güzel çiçekler aldı.
- Mary bekam schöne Blumen von ihrem Sohn.
Oğullarına John adı verdiler.
- Sie nannten ihren Sohn John.
Oğulların, huzursuz çocuklar.
- Seine Söhne sind unruhige Kinder.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
- His wife bore him two daughters and a son.
Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
- What will a child learn sooner than a song?
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Oğlumuz savaşta öldü.
- Our son died during the war.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.
Like father, like son.
- Wie der Vater, so der Sohn.
He has a son of your age.
- Er hat einen Sohn in deinem Alter.
Rabbi, you are the Son of God; you are the King of Israel.
- Rabbi, du bist Gottes Sohn, du bist der König von Israel!
He has a son of your age.
- Er hat einen Sohn in deinem Alter.