Biftek sulu ve gevrek.
- The roast beef is juicy and tender.
Bu sığır çok yumuşak. O sadece ağzınızda erir.
- That beef is very tender. It just melts in your mouth.
Yavaş bir el hareketiyle onun bir tutam saçını kenara itti. Sonra, şefkatle ve yumuşak bir şekilde kulağının alt tarafından boynunu öptü.
- With a slow movement of his hand, he pushed aside a lock of her hair. Then, tenderly and softly, he kissed her neck below the ear.
Şirketinizin teklifi kazandığını duydunuz mu?
- Have you already heard that your firm has won the tender?
Dünyanın daha fazla duyarlılığa ihtiyacı var.
- The world needs more tenderness.
The matrix is telling my brain this steak is tender, succulent, and juicy.