Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor.
- She knows nothing about your family.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
Utanacak hiç bir şeyin yok.
- You have nothing to be ashamed of.
Onu geri getirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok.
- There is nothing we can do to bring him back.
Hiçlikten hiçlik gelir.
- From nothing comes nothing.
Maddenin esas olarak hiçlikten oluşmaktadır.
- Matter is composed chiefly of nothing.
O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Ya hepsi, ya da hiçbiri.
- It's either everything or nothing.
Son puan iki sıfırdı.
- The final score was two to nothing.
Senin değerin sıfırdan daha az.
- You're worth less than nothing.
Ben armutları boşuna aldım.
- I got the pears for nothing.
O, arabayı boşuna aldı.
- He got the car for nothing.
Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.
- Nothing ever happens in this old village.
Gerçekleştirmediğin sürece hiçbir şey olmaz.
- Nothing happens unless you make it happen.
Hiçbir şey asla değişmeyecek.
- Nothing will ever change.
Tom öyle bir şeyin bir daha asla olmayacağını söyledi.
- Tom said that nothing like that would ever happen again.
Katiyen yapmayacaksın.
- You'll do nothing of the kind.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
My holiday was rubbish, there was sod all in the way of things to do.
You all are driving that truck?.
I'm glad you all came here today.