Hapşırmamaya çalışıyorum.
- I'm trying not to sneeze.
Saman nezlesi mevsiminde, Mary'nin cümleleri genellikle hapşırmalarla noktalandı.
- During hayfever season, Mary's sentences were usually punctuated by sneezes.
Bu parfümü koklayamam. Aksırırım.
- I cannot smell this perfume. I would sneeze.
Bir hapşırık saatte kırk mil hızla vücudunuzu terk eder.
- A sneeze leaves your body at forty miles an hour.
Konuşmamızı hapşırıkları böldü.
- Our conversation was interrupted by his sneezes.
Konuşmamızı hapşırıkları böldü.
- Our conversation was interrupted by his sneezes.
Neredeyse her gün hapşırırım.
- I sneeze almost every day.
Saman nezlesi mevsiminde, Mary'nin cümleleri genellikle hapşırmalarla noktalandı.
- During hayfever season, Mary's sentences were usually punctuated by sneezes.
Onun hapşırması konuşmamızı engelledi.
- His sneezing interfered with our conversation.
Keşke hapşırmayı durdurabilsem.
- I wish I could stop sneezing.
Their music may not be worthy of radio time, but it's nothing to sneeze at.