تعريف smoothed في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} yumuşat
- yumuşatılmış
- smooth
- pürüzsüz
Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- It's as smooth as a baby's bottom.
Tom pürüzsüz bir cilde sahip olmak istiyor.
- Tom would like to have a smooth skin.
- smooth
- düz
Açılış konuşması düzgünce gitti.
- The opening statement went smoothly.
Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
- I think that will go smoothly.
- smooth
- düzgün
Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.
- Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears.
Düzgün bir yolda sürmek güzel.
- It's nice to drive on a smooth road.
- smooth
- {f} düzlemek
- smoothed particle hydrodynamics
- Düzleştirilmiş tanecik hidrodinamiği
- smoothed edge
- düzeltilmiş kenar
- smoothed out
- dışarı düzeltti
- smoothed, made smooth
- Düzeltilmiş düzgün yapılmış
- smooth
- {f} düzleştirmek
- smooth
- {s} akıcı
- smooth
- {s} şık
- smooth
- {f} sakinleşmek
- smooth
- yumuşak
Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
- I was easily taken in by his smooth talk.
İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.
- Silk is soft and smooth.
- smooth
- müstevi
- smooth
- topaksız
- smooth
- acı olmayan (içki)
- smooth
- kekre olmayan (içki)
- smooth
- düz bir hale getirmek
- smooth
- cerbezeli
- smooth
- düzelmek
- smooth
- yalçın
- smooth
- sistirelemek
- smooth
- çalkantısız (deniz)
- smooth
- yalız
- smooth
- tadı hoş olan
- smooth
- düzlük
- smooth
- mülayim
- smooth
- buruşukluklarını gidermek
- smooth
- hoş fakat aldatıcı
- smooth
- tesviye etmek
- smooth
- mükemmel
Onun cildi mükemmel bir şekilde yumuşak.
- Her skin is perfectly smooth.
Teleskobun aynasının mükemmel biçimde pürüzsüz olması gerek.
- The telescope's mirror needs to be perfectly smooth.
- smooth
- sorunsuz
Peki, bu sorunsuzca gitti.
- Well, that went smoothly.
Roket sorunsuzca yükseldi.
- The rocket went up smoothly.
- smooth
- düzeltme
- smooth
- kolay
Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
- This zipper doesn't zip smoothly.
Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
- I was easily taken in by his smooth talk.
- smooth
- sarsıntısız
- smooth
- düzeltmek
- smooth
- aşırı kibar
- smooth
- kolaylaştırmak
- smooth
- {f} düzle
- smooth
- (tat) hoş
- smooth
- {s} hoş
- smooth
- {s} tatlı
- to be smoothed
- düzeltilmiş olmak
- smooth
- (Tıp) düz yapmak, düzleştirmek
- smooth
- {f} süt liman olmak
- smooth
- tatlılaştırmak yatıştırmak
- smooth
- {f} düzelt: adj.düzgün
- smooth
- {s} huzur veren
- smooth
- düzleştirme
- smooth
- {f} sakinleştirmek
- smooth
- {s} pürüzsüz, düzgün, düz, yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan: smooth road düzgün yol. smooth skin pürüzsüz cilt
- smooth
- aş
- smooth
- kolaylaşmak
- smooth
- {f} düzle: adj.pürüzsüz
- smooth
- {s} içinde katı parçalar
- smooth
- düz şey veyasmooth away kurtulmak smooth down yatıştırmak
- smooth
- {f} yumuşatmak
Ayaklarımın arkasını yumuşatmak için ponza taşı ile ovarım.
- I rub with pumice, in order to smooth the back of my feet.
- smooth
- {s} sakin
Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
- The sea looks calm and smooth.
- smooth
- (Tıp) a.1. Düz, düzgün, düz yüzeye sahip
- smooth
- {s} sinekkaydı
- smooth
- (Tıp) Yatıştırmak sakinleştirmek, teskin etmek
- smooth
- (Hukuk) problemsiz
- smooth
- (Hukuk) rahat