Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
- Several slight shocks followed the earthquake.
Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
- A nerve cell responds to a slight stimulus.
Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
- My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
En küçük şeylerden depresyona girerim.
- I get depressed by the slightest things.
Son zamanlarda söylediği en ufak şeye bile sinirlenir oldum.
- Recently I get annoyed at the slightest thing he says.
Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok.
- I don't have the slightest idea what to do.
a slight (i.e., not severe) pain.
Tom is slightly overweight.
- Tom is slightly overweight.