Bebek arabasında uyuyan bebek, bir melek kadar sevimli.
- The baby sleeping in the baby carriage is as cute as an angel.
Uyuyan bir aslanı uyandırma.
- Wake not a sleeping lion.
Tom uyku tulumundan çıkamıyor. Fermuar sıkışmış.
- Tom can't get out of his sleeping bag. The zipper is stuck.
Tom uyku tulumunun içinde rahat hissetti.
- Tom felt comfortable inside his sleeping bag.
Uykudan sonra Tom eminim daha iyi bir ruh hali içinde olacaktır.
- After sleeping, Tom will surely be in a better mood.
Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
- You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Tom bir yastık olmadan uyumayı denemeye karar verdi.
- Tom decided to try sleeping without a pillow.
Bir odada klima olmadan uyumaya alışkınım.
- I'm accustomed to sleeping in a room without air conditioning.
Uyurken onu rahatsız etme.
- Don't disturb her while she is sleeping.
Siz uyurken bir kadın bizi ziyaret etti.
- A woman visited us while you were sleeping.
Bir çadırda uyurdunuz.
- You are used to sleeping in a tent.
Sen uyurken ben kitap okuyacağım.
- I'll read a book while you're sleeping.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Tom uyumak için geri döndü.
- Tom went back to sleep.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Bir insanın gecede sadece iki saatlik bir uyku ile yaşayıp yaşayamayacağını merak ediyorum.
- I wonder whether man could live with only two hours' sleep a night.
Tom bana birkaç hafta önce bir uyku tulumu verdi.
- Tom gave me a sleeping bag a few weeks ago.
Senin uyku tulumunda bir yer var mı?
- Is there a space in your sleeping bag?
Uyku hapına ihtiyacım var.
- I need sleeping pills.
Dan beş uyku hapı aldı.
- Dan took five sleeping pills.
Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
- You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
Pencereler açık uyuma.
- Don't sleep with the windows open.
Muhtemelen beklemekten yoruldu ve uykuya daldı.
- He probably got tired of waiting and fell asleep.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
O uyurken içeri bir hırsız girdi.
- A burglar broke in while he was asleep.
Kapıyı açtığımda onu uyurken buldum.
- When I opened the door, I found him asleep.
Evde kalmak ve bütün gün uyumak istiyorum.
- I want to stay home and sleep all day.
Tom muhtemelen sadece evde kalmak ve uyumak istedi.
- Tom probably wanted to just stay at home and go to sleep.
İnsanlar yaşarken uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.
- Humans are asleep when they live, they wake up when they die.
Yaşlı ayı derin uykuda.
- The old bear is fast asleep.
Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
- You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
Şair ölümü uykuya benzetti.
- The poet compared death to sleep.
Yazmak ölümden daha derin bir uyku.
- Writing is a deeper sleep than death.
Onun sağ ayağı uyuşmuştu.
- His right leg was asleep.
Tom'un bacağı uyuşmuştu bu yüzden ayağa kalkamadı.
- Tom's leg had fallen asleep so he couldn't stand up.
Tom uyumaktan kendini alamadı.
- Tom couldn't help falling asleep.
Mary çocuğu uyuyana kadar bekliyordu.
- Mary had been waiting till her child fell asleep.
Tom uyuyana kadar beklemem gerekti.
- I had to wait until Tom was asleep.
Be quiet. Tom is still asleep.
- Be quiet. Tom is still sleeping.
The baby is asleep in his crib.
- The baby is sleeping in his crib.
The sleeping giant indeed awoke ... and the terrible resolve did not relent until the world was once again safe..
We don't care much to figure out terms like brolly (umbrella) and sleeping policeman (speed bump).
Eventually, they decided it would be best to let sleeping dogs lie and not discuss the matter any further.
We need to conduct an overnight sleep test to diagnose your sleep problem.
When a top is sleeping, it is spinning but not precessing.
This caravan can sleep up to four people.
I never slept that night.
- I didn't sleep at all that night.
Tom said he wanted to buy a couple of sleeping bags.
- Tom said that he wanted to buy a couple of sleeping bags.
Tom said that he wanted to buy a couple of sleeping bags.
- Tom said he wanted to buy a couple of sleeping bags.